Tur bisikletçiliği ile ilgili daha önce yazmaya çalıştığım dört serilik yazı dizisinde bir şeyler anlatmaya çalışmıştım. Bunlar tura çıkacaklar için cesaret verme amacı taşıyan ve genel olarak, bilime dayalı teknik gerektirmeyen özgün bilgilerdi.
Bugün sırada bisiklet seçimi ve ekipmanlarla ilgili yazım var. Aslında bu mecra öylesine geniş ki, neredeyse mühendislik gerektirecek sonsuzlukta bilimsellik içeren bilgiler var.
Örneğin kadro üretiminde kullanılan carbon, carbon demir/çelik, chromoly, alüminyum, titanyum, carbon fiber vb. gibi alaşımlardan tutun… Kapalı-göbekten vites, açık dişli vites, mekanik ve elektronik vites kontrol düzeni, v-fren, hidrolik fren, hidrolik v fren, disk fren, kumpas fren, cantilever sistemleri, norm çelik ve carbon deri kayış zincirler… Ön/arka aktarıcılar, Ruble ve ayna-kol dişli sayısı formülleri vs.
Gelişen teknoloji her şeyi öylesine sınırsız kılıyor ki, çoğuna sahip olmak şöyle dursun, takip etmek bile imkansız hal alıyor…
Ben herkesçe bilinen klasik tur bisikleti üzerinden basit dil kullanarak yardımcı olabileceğimi düşünüyorum. Daha farklı ve derin kaynaklara ulaşmanız için en doğru adres Google olabilir. Tabi ki, bilgi kirliliğini dikkate alıp çevremizdeki bisiklet sektöründe bulunan deneyimli kişilerden profesyonel yardım almak daha doğru olur.
Bisiklet için ödediğiniz miktar, ağırlığı ile ters orantılıdır. Yani ne kadar çok öderseniz, bisikletinizin ağırlığı o kadar az olur. Ancak; klasik tur bisikletleri -diğer bisikletlerden farklı olarak- ön ve arka göbek arası daha uzak aralıklı üretilmişlerdir. Bu yapısı ile çanta taşıyıcı bagajlar için montaja uygun, ağır yük taşımada son derece mukavemetlidirler. Ağırlığa bakılmaksızın öncelikle çelik gövde tercih edilir. Parasal farkın, bisikletin hafifliği yerine yürüyen aksamı ve donanımına kullanılması daha mantıklıdır.
Çelik gövde şart mıdır? Hayır… Yapacağınız turların şekli genel kuralı bozabilir. Bunu şekillendirebilecek uzun, kısa, toprak, asfalt, otel konaklamalı, vahşi kamp, yerleşimsiz rotalar, yerleşim rotalı turlar, yemek pişirme veya sadece dışarıda yeme vs. gibi pek çok faktörler vardır. Seçiminiz, normal kullanım alanına göre -en kırılgan olarak görülen- alüminyum gövdeli bisiklet bile olabilir. Zira günümüz teknolojisinde 6.000/7.000 serili alüminyum uçak sanayinde, ayrıca -taşımada hafif ve mukavemette esneyen güçlülüğü ile- askeri köprülerin yapımında bile kullanılmaktadır.
Tur bisikletlerinde jant ebatları ne kadar değişkenlik gösterse de, özellikle uzun turlar için genel tercih 26 inç olarak bilinir. Jant tellerinin kısalığı kırılmaya karşı -700c ebatlara göre- daha dayanıklıdır. Tur bisikletlerinde tel sayısı da dayanıklılığa etki eder. Bu mantıkla 36 telden aşağı sayı tercih edilmemelidir. 26 inç bisikletler yavaş olsalar da toprak yol ve yokuşlarda güçlü sürüş hakimiyeti sağlarlar. Dünya turunda tel, jant ve lastiklerin temini daha kolaydır.
Bu söylemlerden asla 28 inç bisikletlerle tura çıkılamayacağı anlaşılsın istemem. 28 inçlik İngiliz bir atla tura çıkmak istiyorsanız ve boyunuz da çok kısa değilse iki inç fazla bisiklete binmek bence daha zevkli olacaktır. Bu bisikletler ülkemiz dahil Avrupa’da hiçbir çözümsüz sorun çıkartmazlar. Ayrıca artık günümüzde dünyanın her yerinde 28 inç bisiklet kullanımı yaygın duruma gelmiştir.
Dış lastiklerin genişliği ile diş yapısı genellikle asfalt ve çakıllı araziye uygun nitelikte olmalıdır. Tamamen düz yüzeyli olabileceği gibi, yanlarında iki sıra dişlerin dizili olduğu dış lastikleri de tercih edebilirsiniz. Tamamı dişli lastikler kırsalda iyi bir yol tutucu özellik gösterseler de sert zeminli düz yollarda akıcı değildir.
Uzun turlarda daha uzun ömürlü ve patlamaya karşı güçlü olan 5-9 seviye arası zırhlı, 5 mm dişli lastikler en uygun olanıdır. Diş derinliği düşük seviyede olan lastikler çabuk erirler. Turunuzda yedek dış lastik taşımanız gerekiyorsa telsiz yanaklı, katlanabilir olanını seçmek taşıma kolaylığı sağlar.
Kapalı/göbekten vites sisteminde 14 vites vardır. İdeal vites sayısı açık sistemde 3x9/3x10 dur. Göbekten 14 vites ile öndeki 3 dişli ve arkadaki 9 dişliden oluşan kasetin vites aralığı eşittir. Her ikisinin kadansları da aynıdır. Göbekten vitesler daha pahalı ve yağ değişimi gerektirir. Sadece 8 viteslisini kullandım. Tercih etmek veya etmemek hakkında tavsiyede bulunamayacağım. Tiflis’ de yedekleri azalan iki alman gencinin ülkesinden posta yoluyla gelecek olan vites kutusu yağını haftalarca beklediklerine tanık olduğumu hatırlıyorum.
Açık viteslerde makbul vites sayısı genellikle 27 olup disk veya v frenler kullanılır. Burada her iki tercihin artı ve eksi tarafları dikkate alınmalıdır. Pabuçlu V fren mi, balatalı disk fren mi derseniz, disk frenli bisikletlerin tutuşu ıslak havalarda, dik ve uzun inişlerde sürüş için daha avantajlıdır. V fren ise basit ve dayanıklı yapısı ile tamir kolaylığı açısından tercih nedeni olabilir. Bu frenlerin kullanıldığı bisiklet jantlarında sürtünme yanakları aşınma ve ısınmaya karşı daha kalın tutulup karbon destekli özel alaşımla sertleştirilirler. Üretimden yeni çıkmış olan bu jantların dış yanaklarında çemberin tamamını dönen derinlikli bir çizgi görülür. Frenlerin bu yüzeyi aşındırmasıyla çentik bitene kadar kullanım ömrü devam eder. Bu derin çizgi artık görünmüyorsa bilinmeli ki jantınızın yanak et kalınlığı incelmiş ve kırılganlığı artmıştır. Yani değişim zamanı…
Disk fren sistemlerinde bir de tam hidrolik frenler vardır. Tel yerine kablo içerisindeki yağ basıncı ile çekiş sağlanır. Kullanımı çok yumuşaktır. Yağ kaçırma-eksilme, hortum kablo patlaması gibi tamiri pek sevimli olmayan işler açabilir diye düşünüyorum. Turlarda keyfinizi kaçıracak zorlukta arıza çıkmasından yana değilseniz, bence -sürüş konforu aramadan- en klasik tercihleri kullansanız daha iyi olur.
Ruble-aynakol ikilemesinde yaprakların diş oranlarını -yokuş çıkma kolaylığı veya hızlı sürmek gibi- tercihleriniz doğrultusunda değiştirme yapabilirsiniz. Bu konuda https://www.gear-calculator.com/ adresi size yardımcı olacaktır. Ancak son olarak mutlaka deneyimli birinden yardım almanız çok daha mantıklı bir eylemdir.
Dikkat ederseniz vites ve diğer bazı sistemlerin marka veya tipi hakkında keskin bilgiler veremedim. Bu alanda en yaygın ve rakabet eden firmalar - hepimizin bildiği gibi - Sram ile Shimano’dur.
Turcuların gözünde Shimano markası öne çıkar gibi görünmesine rağmen rekabet çok sıkıdır. Sram daha ziyade atletik bisiklet sürücülerce hafif ve kolay geçişi ile göz doldurur. Çalışma sistemleri her iki markada farklıdır. Sram’ın alüminyum olması turcular için eskiden bir handikap sayılsa da 2013 yılından sonra durum değişmiş görünüyor. Çünkü Sram'da en agresif sürüşlerde bile çeliğe yakın direnç gösterecek özellikte hafif alaşımlar kullanılmaktadır.
Turlarda karşılaştığım üst segment sram kulanıcısı bir japon genci, kendi ülkesine ait bir marka olduğu halde Shimano'nun Deore modelinde yıllarca hatalı üretim yapıldığını ve ürünlerin geri toplatılmadığını anlattı. Hostellarda denk geldiğim pek çok bisikletçi ve günlük hayatımda bisiklet sürdüğüm arkadaş muhabetinde dinlediğimce vites geçişlerinde sram fazlasıyla rahat görünüyor. Kendim kullandım mı? Hayır...Bu konuda daha fazla bir şey söylemem mümkün değil. Kalite ve fiyat anlamında bize de yansımasını umarak bırakalım rekabet etsinler...
Bagajlar konusunda en önemli şey, kesinlikle ön-arka çantaların birlikte kullanılması gerekliliğidir. Denge ve sürüş rahatlığı için bu mantıktan uzaklaşmak -ağır yük halinde ve de özellikle esnek kadrolu bisikletlerde- sizi tehlikeye sokar. Eğer oldukça hafif yük taşıyorsanız bu kuralı dikkate almayabilirsiniz.
Dört çanta (2 ön-2 arka) dışında ayrıca ihtiyaca göre Rack-Pack dedikleri arka bagaj ve bir de gidon çantası, en uzun turlara çıkmak için yeterlidir.
Bir hatırlatma da şöyle, bagajların yere yakınlığı yer çekimi ve merkezkaç kuvveti mantığı ile bakıldığında savrulmaya karşı daha fazla emniyet sağlar.
Uzun turlarda genellikle kask kullanma oranı düşüktür. Günlerce, aylarca bisiklet sırtında olmak mıdır sürücüleri bu tedbirden uzaklaştıran bilemem. Bir süre ferahlamak için belki çok emniyetli yollarda ve düşük hızlarda bu kuralın çiğnenmesini aklım alabiliyor. Ancak siz, siz olun; trafik içinde, hızlı sürüş yaptığınız her ortamda ve özellikle de yokuş inişlerinde asla bu kuralı çiğnemeyin. Yol arkadaşımın gözlerimin önünde geçirdiği ölümcül bir trafik kazasından başındaki kask sayesinde nasıl kurtulduğuna dair anılarım vardır.
Tur bisikletlerinde en çok karşılaştığımız sele bilinen İngiliz markası -hakiki deri yaylı veya klasik aks- Brooks B17 olanlardır. Ayrıca ülkemizde çok bulunmayan Brooks C17 ve C19 model seleler de var. Bunlar turcuların pek tercihi değiller; ancak kesilmiş Brooks C13 selelerin kısa zamanda Türkiye’ye gelmesini mümkün görüyorum. Tunus'da karşılaştığım bir Alman çift bu seleleri kullanıyordu. Konakladığımız yerde inceleme imkanı buldum. Ortalarından kesilerek boşluk oluşturulmuş. Bu sayede kadın ve erkeklerde cinsel bölgenin maruz kaldığı baskıyı azaltması, ayrıca uzun sürüşlerde terlemeye karşı hava sirkülasyonu sağlanması düşünülmüş.
Sele borusu üzerindeki metrik ölçüler, sürekli kullandığımız yüksekliği ayarlamak için kolaylık sağlayacaktır. Eğer bu ölçülendirme yoksa, ayarladığımız seviyede kalemle çizer veya sert bir metal kullanarak çentik atarız. Bisiklet selemiz uçakla taşındığında ebat küçültülmesi için aşağı bastırılır. Tekrar monte ederken bu işaret veya ölçek sayesinde sele yüksekliğini sürekli kullandığımız konuma getirmek kolaylaşır. Bir de sele borusu üzerindeki kilitlerin somun yerine mandallı olması (de)monte esnasında kolaylık sağlayan farklı bir etkendir.
Bisikletimizde kesinlikle ön ve arka aydınlatma olmalıdır. Kimilerinde göbek dinamosu veya lastik sürtünmeli dinamo vardır. Bunlar bence direnç ve deposuz enerji sebebi ile çok kullanışlı değillerdir. Ben harici bataryalı olanları öneririm. Arkada ayrıca çanta üstü lambalar ilave etmek hayat kurtarıcıdır. Özellikle tünel geçişlerinde, gece sürüşlerinde kask lambaları dahil tüm lambaları açıp, bisikletimiz ve giysilerimiz üzerindeki reflektör yansımalarını görünür kılmalıyız.
Sıklıkla emniyetli sürüş vurgusu yapmam sizi sıkmasın…
Bu yazıyı yazarken aklıma gelmesi için sürekli çabaladığım bir konu da bisiklet ayaklığı… Belki diğer konuların içinde daha önemsiz gibi gelebilir; ama değil. Bisikletlerde göbek altı veya yanlardan montajlı değişik özelliklerde ayaklıklar kullanılır.
Bisikletimizin park halindeyken devrilmesi, eminim ki çoğumuzun başına gelmiştir. Çantaların varlığı sayesinde genellikle korunsa da, arka vites aktarıcımız zarar görebilir. Gidon üzerindeki ayna ve diğer aksesuarlar kırılabilirler. Çantalar delinip, yırtılabilir. En kötüsü yol kenarına park edilen bisikletimiz yola yıkılırsa daha vahim kazalar yaşanabilir. Aman dikkat diyorum. Tavsiyem çift ayaklık kullanmanızdır. Yüklü bisikletler için ön bagaja monte edilen kalem ayaklıklar hayat kurtarır.
Tur bisikletlerinde ön maşa amortisör, arka ve sele amortisör (süspansiyon) sistemleri üzerine değişik görüşler var. Kimileri özellikle uzun süren turlarda istendiğinde kilitlenen amortisörleri tercih ederler. Bu daha iyi bir konfor için kaçınılmaz sayılsa da kimileri bu konforu dikkate almaz, ağırlık ve teferruattan kaçınırlar… Hepimiz farklı anatomik yapı ve değişik düşünen insanlar olduğumuza göre bu ve önerdiğim diğer tüm tercihler kişiye göre değişebilir.
Pedallar düz veya klipsli ayakkabılarla kullanılan kilit sistemi içerebilirler. Turlarda çok fazla olmasa da kilitli pedal ve ayakkabı ile sürüş yapanları gördüm. Bunların çoğunluğu bikepacking sürücülerdi. Rekabetçi yarış içermeyen sürüşlerde düz klasik pedalların rahat ve en kullanışlı olduklarını düşünenlerdenim.
Bu konu başlığı altında tüm içeriklere değinmenin mümkün olamayacağını biliyordum. Yine de iyi bir yazı çıkardığımı düşünüyorum. Şimdilik bu kadarla kalalım.
0 İLETİ
SORUNUZU GÖNDERİNİZ