Hepimizin bisikletle tanışma hikayeleri farklıdır. Bu hikayelerde öyle bisikletler vardır ki aklımızda kalan, gidonlarından sarkan renk- renk püskülleri, saten kumaştan üçgen bayrakları ve büyüleyen o zil sesleriyle gözlerimizin önünde akar giderler. Çocuklar, kimilerinin çamurluklarında plastik tozluklar takılı ve jant telleri rengarenk boncuklarla süslü o demir atlara dokunmak için peşlerinden koşarlar yorulmadan…
İlk kez bisiklete binmenin, sürmeyi öğrenmenin hikayeleri de farklıdır. Kimimiz kendi bisikletleri ile öğrenmiş, kimimiz arkadaşlarından edindiği ödünç bisikletlerle… Çoğumuz bütün harçlıklarını kiralık bisikletlere yatırıp çocukluğunda düşe-kalka ödemiştir bugünklü bisiklet kullanma ustalığının bedelini...
Bu çocukluk hikayelerinde mutlaka bisiklet ile hiç tanışmamış veya onu sürmesini bilmeyenler de vardır. Onlar, belki de bugün bile hâlen bisiklete binemeyen kocaman adamlar olabilirler…
Büyük Rus yazarı Tolstoy’un, bisiklet sürmeyi 67 yaşında öğrendiğini hatırlamalıyız. Literatüre ‘’Tolstoy’un Bisikleti’’ olarak giren bu kavramın anlamı şu demek; hiçbir şey için asla geç değildir.
Bisiklet kullanamak için engel nitelikte fiziksel bir rahatsızlığınız olmadıkça sorun yok demektir. Şu anda veya geçmişinizde hiç spor yapmamış, sigara, alkol tüketmiş, fazla kilolu, metal yorgunu, kondisyonsuz ve ileri yaşta birisi olmanız sizi korkutmasın.
Evet, bisiklete binmek için 67 yaşımızı beklemeye gerek olmadığını ve onu kullanmayı dün veya bugün hepinizin öğrendiğini düşünüyorum. Artık hayatımızda bize ayakta durmayı, dünyayı daha iyi görmeyi, anlamayı öğretecek ve yaşam şeklimizi yeniden düzenleyecek bir şey var…
Bisikletle yaşamayı her gün biraz daha fazla öğrenmektesiniz. Onu evimizin veya işyerimizin çevresinden öte gezi amaçlı günlük turlarda kullanabiliyorsunuz. Bu tek başınıza veya guruplar halinde olabilir. Hemen her şehir ve ilçede sosyal medya üzerinde kurulmuş bisiklet gruplarının veya devletin öngördüğü yöntemlere uygun olarak faaliyet gösteren bisiklet derneklerinin etkinliklerine katılabilirsiniz. Bir başka alternatif de aileniz veya tanıdığınız insanlarla gurup oluşturmaktır.
Artık uzun zamandır bisiklet kullanıyorsunuz. Ve bu -başta söylediğimiz gibi- yaşamınızı biraz olsun yeniden şekillendiriyor. Uyku düzeniniz mükemmel. Fizik gücünüz gelişti. Belki de çoğunuz var olan bazı kötü alışkanlıklarınızı kontrol edebiliyor, kendinizi son derece sağlıklı hissediyorsunuz.
Daha fazla sosyalleştiniz. Çevreniz genişledi. Bisikletle henüz yakınlaşamayan diğer arkadaşlarınız sizin bu yaşamınıza imreniyor. Guruplarda ve sosyal medyada edindiğiniz pek çok yeni arkadaşlarınız var. Bazıları yalnız veya birkaç kişi ile birlikte uzak ve uzun turlara çıkıyor. Kimileri ise daha uzak ve daha uzun turlara…
Her birinin sosyal medya paylaşımı, turdan dönenlerin anlattıkları veya katıldığınız söyleşiler ruhunuzdaki gezginliği kabartıyor. Siz de tura çıkmak istiyorsunuz. Bunun için kendinizi günlerce, aylarca ve hatta yıllarca sınamaktasınız ama başlamak için hala cesaret edemiyorsunuz. Peki neden?
Hepinizin başka başka anlamsız korkuları var. Bu güne kadar belki bir çadır kurmayı bile denemediniz. Çok zor değil, öğrenirsiniz.
Bu güne kadar dışarıda geçirdiğiniz bir tek geceniz bile olmadıysa önce sizden daha tecrübeli birileriyle başlarsınız.
Yemek seçme sorununuz var ve rahatınıza düşkünseniz, korkmayın, aç kalmazsınız.
Trafikten, yabani hayvanlardan, köpeklerden korkuyorsanız, önceleri yanınızda birileri olur ve onlardan cesaret alarak korkunuzu yenersiniz. Kim bilir bir zaman sonra köpeklerle konuşacak kadar yakınlaşırsınız.
Fiziksel gücünüzün, ya da bisikletinizin ve ek donanımınızın yetersiz olduğunu düşünüyorsunuzdur. Takmayın, bunlar kolay şeyler, bisikletinizi gücünüz kadar sürer ve ekipmanı ihtiyacınıza göre sırayla düzersiniz.
Tüm bunların yanında bisikletinizi tamir edememekten korkuyorsunuzdur. Yardım alarak zamanla hepsinin üstesinden gelebilirsiniz. Basit bir lastik onarımı ile başlayıp pek ala yola yetecek düzeyde bir beceri edinebilirsiniz. Şunu bilin ki, çoğumuz belki de elinde anahtar tutmayı, ya da krikoyu nereye dayayacağımızı bilmeyen motorlu taşıt sürücüleriyiz. Araç dağın başında bozulsa yol yardımı çağırmaktan başka ne yapabiliriz? Hiç bir şey! Oysa bir bisikleti kolaylıkla taşıyabilmek, itebilmek veya bir motorlu araçla en yakın yere kadar götürüp tamir ettirmek mümkündür.
Rota yapmak konusunda hiçbir tecrübeniz olmayabilir. Tutun ki yabancı ülkelere çıkmak istiyorsunuz henüz pasaportunuz yok. Ha’di onu edindiniz, vize almak lazım, dil bilmek lazım… Endişeleriniz kartopu gibi büyüyerek neredeyse kabusa dönüşmüş. Tüm bu olumsuz düşünceleri uzattıkça uzatabiliriz. Ama gereksiz… Bunlar hayallerinizi öldürmesin. Hiç şüphesiz bir gün bir yerden başlayarak yola çıkacaksınız. Bu tür korkulardan arınmanız gerektiğini artık kabul etmeye başladığınızı görüyor gibiyim.
Merakla beklediğinizi bildiğim bir başka konudan, paradan bahsedelim. Korkular listesinde en başta olmazsa olmaz diye düşünülen şey her zaman para olmuştur… Şuradan da belli ki, turlarım hakkında en çok aldığım soru kaç lira harcadığım ile ilgili. Buna verdiğim yanıt daima aynıdır. Tura çıktığım zaman zarfında, evde kalacak olsam harcamam gereken paranın aynı miktarını harcıyorum.
Buradan çıkan sonuç; herkes kendi bütçesine göre plan yapmalıdır. Mutlaka her bütçeye uygun bir plan vardır. Fakat daha önemli olan şey şudur:
“VAKİT/ZAMAN”
0 İLETİ
SORUNUZU GÖNDERİNİZ